İslam’da Hikmet Ne Anlama Gelir? Bir tarihçi olarak, geçmişi anlamanın ve onunla bağ kurmanın, sadece eski olayları öğrenmekle kalmayıp, bugünün dünyasına ışık tutmanın da anahtarı olduğuna inanıyorum. Tarihin sayfalarındaki derinliklere inmek, yalnızca eski çağların değil, günümüzün de daha iyi anlaşılmasını sağlar. Bugün, İslam düşüncesinde önemli bir yer tutan “hikmet” kavramını ele alacağız. Hikmet, sadece bilgelik anlamına gelmez; çok daha derin bir anlam taşır. Bu yazıda, İslam’da hikmetin tarihsel kökenlerini, kırılma noktalarını ve toplumsal dönüşümleri inceleyecek, geçmişten günümüze nasıl evrildiğine dair bir bakış açısı sunacağız. Hikmetin Kökenleri: İlk Anlamları ve Evrenin Anlamı İslam’da “hikmet” kelimesi, köken olarak Arapça “hikma” kelimesinden türetilmiştir…
8 YorumEtiket: ve
Hissi Kablel Vuku Ne Demek? İslamiyet Perspektifinden Bir İnceleme Filozofların Bakış Açısıyla: His ve Bilgi Filozoflar, insanın dünyayı algılayış biçimlerini ve bilgi edinme yollarını derinlemesine incelemişlerdir. Geleneksel epistemoloji, bilginin duyular, akıl ve deneyim yoluyla elde edildiğini savunur. Ancak, hissi kablel vuku (önsezi) gibi fenomenler, bu geleneksel anlayışın ötesinde bir bilgi edinme biçimini gündeme getirir. Bu durum, insanın bilinçli düşünme süreçlerinin dışında gelişen bir algılamadır. Peki, bu tür bir bilgi edinme biçimi, İslamiyet’te nasıl değerlendirilir? İslamiyet’te Hissi Kablel Vuku İslam düşüncesinde, insanın bilgi edinme yolları sadece duyusal ve akli değil, aynı zamanda manevi ve ilahi kaynaklara da dayanır. Hissi kablel vuku,…
8 Yorum4 Aylık Bebek Boynunu Tutabilir Mi? Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzen Üzerine Siyaset Bilimi Çerçevesinde Bir Değerlendirme Siyaset bilimi, gücün, iktidarın ve toplumsal düzenin nasıl şekillendiği üzerine derinlemesine düşünmeyi gerektirir. Birçok siyaset bilimci, toplumsal yapıları inşa ederken farklı güç ilişkilerini ve ideolojik dinamikleri analiz eder. Bu bağlamda, toplumu oluşturan bireylerin yaşadığı sosyal, politik ve kültürel gerçeklikler de bireylerin dünyayı algılayış biçimlerini etkiler. Güç, sadece devlette değil, aynı zamanda ailede, toplumsal ilişkilerde ve günlük hayatta da belirleyici bir rol oynar. Peki, 4 aylık bir bebek, boynunu tutabilir mi? Bu basit soru, aslında çok daha karmaşık bir siyasal ve toplumsal soruya işaret…
6 YorumHidrofilik Yapı Nedir? İnsan Zihninin ve Duygularının Suya Benzeyen Doğası Üzerine Psikolojik Bir Analiz Bir psikolog olarak, insan davranışlarını gözlemlerken sık sık doğadaki kavramlarla paralellik kurarım. Hidrofilik yapı bunlardan biridir. Suya yakınlık gösteren, onu emen veya onunla bağ kuran bu yapı türü, yalnızca kimyasal bir gerçeklik değil; aynı zamanda insanın dünyaya, duyguya ve topluma yönelik eğilimlerinin güçlü bir metaforudur. Tıpkı suyu seven bir yüzey gibi, bazı insanlar da duygusal yakınlığa, empatiye ve anlam arayışına karşı doğal bir çekim hissederler. Peki, hidrofilik yapı psikolojik açıdan neyi temsil eder? Bilişsel, duygusal ve sosyal psikolojinin penceresinden bu kavrama birlikte bakalım. Bilimsel Tanım: Hidrofilik…
8 YorumSeppuku Neden Yapılır? Onur, Toplumsal Cinsiyet ve Empati Arasında Bir Denge Arayışı Seppuku ya da bilinen adıyla “hara-kiri”, Japon kültüründe bir onur intiharı biçimi olarak tarihe geçmiş, çoğu zaman disiplin, sadakat ve ahlaki bütünlükle ilişkilendirilmiştir. Ancak bu kavramı yalnızca tarihsel bir ritüel olarak değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi dinamiklerle birlikte ele aldığımızda; insanın varoluşsal mücadelesini, toplumun birey üzerindeki baskısını ve onurun toplumsal tanımını daha derinden anlamak mümkündür. Onur ve Toplumun Beklentisi: Seppuku’nun Kültürel Kökleri Seppuku, samurayların savaşta başarısız olduklarında ya da efendilerine ihanet ettiklerinde kendi onurlarını “geri kazanmak” için başvurdukları bir eylemdi. Fakat bu ritüelin ardında sadece…
2 YorumBir Koyun Kaç Ay Süt Verir? Antropolojik Bir Bakışla Toplum, Emek ve Bereket Üzerine Kültürlerin çeşitliliğini anlamaya çalışan bir antropolog olarak, bir köyün sabahında, süt sağımının sessiz ritüelini izlemek her zaman büyüleyicidir. Tıpkı bir dini tören gibi dikkatle, özenle ve saygıyla yapılan bu eylem, aslında sadece biyolojik bir üretim süreci değildir. Koyun sütü, yüzyıllardır insan topluluklarının geçim stratejileri, ritüelleri ve kimlik inşaları içinde derin anlamlar taşımıştır. Ancak sorumuz basit gibi görünür: Bir koyun kaç ay süt verir? Bu basit biyolojik gerçeği yanıtlamak, aynı zamanda insanın doğayla, toplulukla ve gelenekle kurduğu ilişkinin hikâyesini okumaktır. Biyolojik Gerçek: Koyunun Süt Döngüsü Bir koyun…
4 YorumGüfte ve Beste Ne Demek? Kültürlerin Ritimlerinde Anlam Arayışı Antropoloğun Bakışı: Sesin Kültürel Hafızasına Yolculuk Bir antropolog olarak en büyüleyici bulduğum şey, her kültürün kendine özgü bir sesi olduğudur. Bu ses, bazen bir halk türküsünde yankılanır, bazen bir dini ayinde, bazen de bir annenin ninni söylerkenki nefesindedir. Her toplum, duygularını, inançlarını ve tarihini ses aracılığıyla aktarır. Bu noktada karşımıza çıkan iki kelime vardır ki, yalnızca müzikle değil, insanlıkla ilgilidir: güfte ve beste. “Güfte”, bir müziğin sözleridir; anlamın ve dilin taşıyıcısıdır. “Beste” ise o anlamın duygusal bedeni, yani melodidir. Bu iki unsur, yalnızca bir şarkının değil, bir kültürel ritüelin temel taşlarıdır.…
8 YorumGulyabani Hangi Akım? Güç, İdeoloji ve Toplumsal Bilincin Siyaset Bilimi Üzerinden Okuması Siyaset bilimi, yalnızca kurumlar ve yasalarla ilgilenmez; aynı zamanda toplumların inançlarını, korkularını ve hayal gücünü de analiz eder. Çünkü her mit, her hikâye, her sembol bir güç ilişkisini yansıtır. Gulyabani de bu anlamda sıradan bir edebî figür değildir; o, toplumun karanlıkta kalan siyasal reflekslerinin bir aynasıdır. Bir siyaset bilimci olarak bu soruyu sormak kaçınılmazdır: “Gulyabani hangi akım?” Sadece edebî bir sorudan ibaret görünse de, aslında bu soru bize iktidarın nasıl kurulduğunu, halkın nasıl yönlendirildiğini ve bireyin sisteme nasıl dâhil edildiğini sorgulatır. Gulyabani: Bir Siyasi Alegori Olarak Korkunun Kurgulanması…
8 YorumGerilla Eğitimi: Edebiyatın ve Direnişin Kesişen Yolları Kelimeler, bir yazarın silahıdır. Onlar sadece birer araç değil, bir dünyayı kuran, yıkabilen ve şekillendiren güçlü varlıklardır. Her cümle, bir direnişin, bir hareketin, bir isyanın yankısı olabilir. Edebiyat, bir nevi gerilla savaşına benzer; sistemin, normların, baskıların karşısında bir direniş hareketi gibi işler. Yazarlar, kurdukları dil ve anlatılarla toplumları uyandırır, mevcut düzeni sorgular ve farklı gerçekliklere kapı aralarlar. Tıpkı gerilla savaşçılarının savaş stratejileri gibi, edebiyat da sürekli bir mücadele halinde, mevcut düzene karşı yazılan satırlardan oluşan bir isyan olabilir. Bu yazıda, gerilla eğitimi kavramını ele alacağız. Ancak, bu eğitimin sadece bir askeri strateji olmadığını,…
8 YorumAyak Altı Kaşıntısı ve Güç İlişkilerinin Siyasetle Yansıması Siyaset biliminin derinliklerinde, toplumsal yapıların güç ilişkileriyle şekillendiği, her bireyin ve grubun birbirine karşı olan duruşlarının ve eylemlerinin büyük bir etkileşim ve dengede olduğunu sıklıkla tartışırız. İktidar, kurumlar, ideolojiler ve vatandaşlık gibi anahtar kavramlar üzerinden, toplumsal düzenin nasıl şekillendiği üzerine kafa yoran bir siyaset bilimci, her ne kadar soyut bir dünya kurmuş olsa da, bazen bu soyut dünyalar, günlük yaşamın en sıradan anlarında kendini gösterir. Bu yazıda, sıradan gibi görünen bir kavram üzerinden – “Ayak altı kaşıntısı” üzerinden – toplumsal güç dinamiklerine dair ilginç bir analiz sunmak istiyorum. Ayak altı kaşıntısı, bedensel…
8 Yorum